Ekonomi nereye koşuyor?

Ekonomi nereye koşuyor?
Edtör Editör

Ara sıra pencereden, ara sıra da kapısından geçerek “karşı komşumuz” Tarım Kredi Kooperatifi marketini izlerim.

Tablo pek değişmez; elinde yarım poşet içerisinde az bir soğan ya da patates ile reyonları gezen yaşlı amca ve teyzeler.

Haliyle biraz da homurdanmalar:

Bu fiyatlar ne böyle?” , “Hani burası ucuz olacaktı?” , “Filanca markette yağ buradan daha ucuz” , “Bu fiyatları denetleyecek bir Allah’ın kulu yok mu?”, “N’olacak bu memleketin hali?

Sahi, ne olacak bu ekonominin hali?

İlgilenen, tasalanan, merak eden, çözüm arayan/üreten kimseler var mı etrafınızda?

2010’lu yıllardı…

Dönemin AK Parti İl Başkanını televizyon programında konuk ederken, ekonomiyi konuşmaya başladığımızda basit bir örnekle yola çıkar, halkın alım gücünün asgari ücretteki karşılığının yeterli olup olmadığını, “Sayın Başkan, çekirdek bir aile günde üç öğün dürüm yerse, aldığı asgari ücretten bir miktar para artıyor. Kira, faturalar, mutfak masrafı cabası. Sizce ekonomimiz gerçekten iyi mi?” sözleriyle tartışmaya açardık.

Ekonomiyi özetleyecek en kaba soru ve örnek 4 nüfuslu bir ailenin üç öğünlük “tep tip” yemek hesabından başlardı.

Aynı soruyu 14 yıl sonra soracak olsak, tek öğünde asgari ücret bitiyor!

Günümüz şartlarında kentteki en salaş diyebileceğiniz bir işletmede, 100-140 lira aralığında tavuk dürüm satın alınabiliyor.

İyimser kalalım ve 100 liradan çekirdek aileye tek öğün tavuk dürüm yedilerim; günlüğü 400, aylığı 12 bin lira!

Asgari ücretten cebinize sadece 5 bin lira kalıyor.

En ucuz ev kirası 8 bin lira.

Önceden pazarlarda, “bozuk parası olmayan” esnafın 1-2 liraya verdiği yeşilliklerin her birinin adet fiyatı en az 10 lira.

En yüksek banknotumuza 5 litre Ayçiçek yağı alamıyoruz!

Kent sınırları içerisindeki bir veli ve iki çocuğun günlük (gidiş-geliş tek yön) ulaşım masrafı 48, aylık 1440 lira. (Asgari ücretin yaklaşık onda biri)

Kalem kalem fiyat yazıp, başınızı şişirmeyeceğim; hepimiz aynı ülkede/şehirde yaşıyor, aynı marketlerden alışveriş yapıyoruz.

Yönetim kademesinin ekonomi politikaları dışında piyasalarda belli ki yanlış olan/giden bir şeyler var.

Sanırım bu konudaki en samimi itirafı Kayseri Ticaret Odası (KTO) Başkanı Ömer Gülsoy yaptı.

Kendi üyelerine de seslenen Gülsoy, “Fırsatçılığa müsaade etmeyelim” çağrısında bulundu. Yetmedi, bir başka hakikati dillendirdi: “Fiyat algısı bozuldu, bunu fırsat bilen işletmeler fahiş fiyatlarla her birimize büyük zararlar veriyor” deyiverdi.

Yüreğinize sağlık Sayın Gülsoy!

Sadece ülke değil kentin ahvali ancak bu iki cümle ile bu kadar net özetlenebilirdi.

Evet, vatandaşın, hepimizin fiyat algısı bozuldu.

Kim, neyi ucuz, neyi pahalı aldığını bilmiyor bile.

Misafirleri ile bir restorana giden vatandaş; çıkışta dört kişilik hesaba ödediği bin 500 liraya seviniyor.

Yazmaktan, söylemekten gına geldi; 80 gram tavuk dürüme 140, et dürüme 200 lira ödeyen vatandaş “kaderine razı” yuvarlanıp gidiyor. 

Verdiği parayla yediği porsiyon arasında uçurumlar olan vatandaşı kemiren fırsatçılar kene gibi milletin kanını emdikçe emiyor, şişiyor da şişiyor!

Peki, ya devletimiz, yöneticilerimiz ne yapıyor?

Onlar başka bir ülke, başka bir şehir, başka bir gezegende mi yaşıyor?

Allah aşkına, hiç değilse kanunların verdiği yetkiyi sömürülen vatandaştan yana kullanın artık, yeter!

Bir kilo et 500 lirayken, 80 gram dürümün 200 liraya satılması size hiçbir şey ifade etmiyor mu?

Ya da aynı marka bir yağın 15 metre mesafedeki iki ayrı markette 30-40 lira fiyat farkıyla satılması çok mu doğal?

Oda ve sivil toplum kuruluşlarının sesine destek olacak, kamuoyu oluşturacak milletvekillerimiz nerede?

Ne yaparlar?

Diyorsanız ki, “Zamanında çıktı birisi konuştu başına gelmeyen kalmadı. Aman biz o toplara hiç girmeyelim” eh, ona da diyecek sözümüz yok.

Açsın fırsatçılar muslukları, sömürsünler bizleri iliklerimize kadar.

313 kez okundu
GÖNDER
whatsapp WhatsApp ihbar hattı
0 533 639 19 60
×
Birden çok mail adresi varsa mail adreslerini virgül ile ayırınız
Max 200 karakter
Gönder
×