2008 Temmuz’uydu…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, valilere kömür dağıtma talimatını yineliyor, “Vatandaşın kapısını çalın, gerekirse kömür kamyonunun şoför mahalline oturun, siz gidin dağıtın” tavsiyesinde bulunuyordu.
Erdoğan, kendisine yönelik başlatılan “Türkiye Cumhuriyetinin valisi kömür mü dağıtır?” eleştirilerine, “Ben dağıtıyorum, tabi ki benim valim de dağıtacak. Bunu yaptığımız zaman büyüyeceğiz” sözleriyle noktayı koymuştu.
Devleti, devlet kavramını “düşünsel dünyasında” farklı ve yüce bir makamda kodlamış toplum; Erdoğan’ın “Vali, gerekirse şoförün yanına oturup, kömür de dağıtacak” sözlerini anlamlandırmakta epey bir güçlük çekti, zaman kaybetti.
Aradan 15 yıl geçti…
Erdoğan’ın “Başbakanlık yaptığı yıllarda” verdiği tavsiyenin aksine Kayseri; bilindik, alışıla gelmiş, makam-ev arasında mekik dokuyan, rutin davet ve sembolik açılışlar dışında milletiyle kucaklaşan, kaynaşan bir Vali profili görememişti. Ta ki, görev yeri olan Afyonkarahisar’dan 12 Mayıs 2022’de Kayseri’ye atanan Gökmen Çiçek’in, 18 Mayıs 2022’de şehrimizde göreve başlamasına kadar.
Kentte göreve başlar başlamaz, bildiğimiz, gözümüzün önünde olmasına rağmen sadece adını zikretmekten öteye gitmediğimiz Soğanlı Vadisi’nin turizme kazandırılması, bölgenin canlandırılması için kolları sıvayan Gökmen Çiçek; bugün varlığıyla onur duyup, gururlandığımız Kadın Kooperatiflerinin kuruluşu ve harekete geçmesi için gösterdiği gayret ile “kısa sürede” şehir sakinlerinin dikkatini çekmeyi başardı.
Sadece Kadın Kooperatiflerinin kurulması, ev kadınlarının ekonomiye katkı sağlamalarının önünün açılması değil esasında gözlerden ırak gibi görünen ilçelerin var olduğunu da hatırlattı, çevre ilçelerimizin isimlerini hafızaları kazıyarak, “bir taşla iki kuş vurmak” sözünü, hayata geçirmiş oldu.
Develili Ayşe ablanın gacer ekmeğini, Yahyalılı Fatma ablanın nevresim takımını, Bünyanlı Hacer teyzenin kilimini, Özvatanlı Aysel Hanım’ın aşkla işlediği nakışları, Akkışlalı Nurten teyzenin sevgiyle açtığı yufkaları, İncesulu Fikriye’nin kaynattığı pekmezi, Hacılarlı Sevgi’nin eliyle şekillenen kupa bardağını, Yeşilhisarlı Hanım teyzenin çini vazolarını, Pınarbaşılı Sevda Hanım’ın saksılarını, Tomarzalı Dürdane’nin reçellerini, Sarızlı Fazilet teyzenin dokuma çantasını, Talaslı Selda ablanın süs eşyalarını, Sarıoğlanlı Beyza’nın çikolatalarını, Kocasinanlı Sıdıka teyzenin gözlemelerini, Melikgazili Buse’nin hediyelik eşyalarını, Felahiyeli Songül ablanın el işlemelerini; 1 milyon 260 bin metrekarelik devasa alanda, milletle buluşturdu.
Kilometrelerce uzaktaki nice üretken anne, abla, kardeşleri kentin merkezindeki hemşehrileriyle hem bir araya getirdi hem de önce yerel ardından da ulusal pazarın kapılarını açtı kadınlarımıza…
Öyle ya; içinde milletin olmadığı, milletiyle kaynaşmayan, paylaşmayan bir devlet simgesellikten öte neyi ifade edebilirdi ki?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “henüz Başbakanken” 15 yıl önce dikkat çektiği devlet ve millet buluşmasıyla henüz 2022’nin ortalarında tanışan Kayserili, “deyim yerindeyse” 7’den 70’e bunun tadını çıkarmaya başladı.
Teknoloji ile doğan/büyüyen çağın nesli; sosyal platformlardan Valiye seslendi, Çiçek, her sese kulak verdi, çocuklarla, gençlerle, evlerinde buluştu, kucaklaştı.
“Asrın felaketi” olarak adını koyduğumuz 6 Şubat depremleri sonrasında, yerle yeksan olan illerimizden Kahramanmaraş’a Koordinasyon Valisi olarak görevlendirildi. Acıların sarılması, hayatın normale dönebilmesi, yardımların sağlıklı şekilde illere ulaştırılması, acı ve kederin toz bulutlarıyla harmanlandığı Maraş’ta, depremzede vatandaşlarımız için “aylarca” koşuşturarak, devletin kudretli yüzünü gösterdi.
Yerel yönetimlerle müthiş bir uyum sağladı, “Sadece teşekkür konuşması yapmak için buralarda oluyorum” sözünü her açılışta, her yatırımda dilinden düşürmeyerek, devletin mütevazı yüzünü gösterdi bizlere.
Bin belki de on binlerce ailenin ocağına ateş düşüren uyuşturucu belasına karşı en sert tonda konuştu, resmî kurumlarla birlikte hayırsever iş insanlarını harekete geçirdi, “Bu şehirde ne pahasına olursa olsun uyuşturucu sattırmayacağım” demekle kalmadı, uyuşturucu illetine bulaşanları kurtarmak, topluma yeniden kazandırmak için yapılacak rehabilitasyon merkezine öncülük etti. Yasadışı işlere karşı devletin sert ve kararlı, mağdur milleti için şefkatli yüzünü gösterdi.
Çok basit, sıradan gibi gelebilecek, unuttuğumuz değerleri hatırlattı. “Evinde çalışma masası, kütüphanesi olmayan çocuğumuz kalmasın” dedi. Bir sözüyle şehrin tüm “gönüllü” dinamiklerini harekete geçirerek, devletin güvenilir yüzünü gösterdi.
Sayın Valimizin bir yüzü daha varmış, görmediğimiz, bilmediğimiz ve hiç göstermediği!
Çevremdeki birkaç insandan öğrendim ki; Sayın Çiçek, şehrimize geldiği günden bugüne, kentte ne kadar “gerçek” ihtiyaç sahibi/sahipleri varsa kimselere duyurmadan o ailelere ulaşıyor, “kişisel bütçesiyle” gereken tüm yardımları yapıyormuş.
“…gerekirse kömür kamyonunun şoför mahalline oturun, siz gidin dağıtın” tavsiyesiyle valilere seslenen Sayın Erdoğan, 15 yıl önce tam da bunu kastetmiş olsa gerek.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” düsturunu şiar edinmiş bir Validen daha kıymetli ne olabilir ki?