Mahmut TURSUN

Mahmut TURSUN

Kayseri, Köşe Yazısı, mahmut tursun, Yazar

VİCDANIN SESİ UYUTMUYOR...

Siyasi hareketliliğin tavan yaptığı şu günlerde, halkın yani hepimizin vicdanına (!) hitap edecek bir konuyu gündeme getirmek “zamanlama açışından” ne kadar doğru olur, açıkçası bilemiyorum. Çünkü böylesi bir toplum gerçeğinin ıskalanıp, “gündem kargaşası bahanesiyle” kaynaması ziyadesiyle içimi acıtır.

Hayat; ne ilginç değil mi?

Sonunu bildiğimiz bir yolculukta, şu kısacık ömürlerimizi “çoğu gereksiz” çaba ve tasayla nefsin meşakkatine teslim oluyor, anlamlandıramadığımız bu hayatı da har vurup harman savuruyoruz.

Özüne bakınca yattaki de kattaki de mutsuz!

Bir şeyler var uyutmayan, rahatsız, tedirgin eden…

Zengin; fakire bakıp, fakir de zengine bakıp üzülüyor.

Deyin ki, ilahî denge.

Deyin ki, avuntu.

Deyin ki, sosyo-ekonomik gerçekler.

Deyin ki, sınıfsal ayrım.

Adını her ne koyarsanız koyun, en dipte, görünmeyen yerlerde buluştuğumuz tek bir nokta var: vicdan!

Bırakın zengin/fakir ayrımını, insan olduğunun farkına varabilmiş her canlının kalbini sızlatıp, kendiyle yüzleşebildiği tek kavram/duygunun adı.

Mesleğimiz, kariyerimiz, ekonomik gücümüz, statümüz her ne olursa olsun bizleri aynı çatı, aynı duygu ve aynı amaçta birleştirebilecek kudretli vergi.

O rahat ve huzurlu değilse, ne bankadaki para/altın/dövizleriniz, ne “ütülü” tapularınız, ne de kuru fasulyenin yanında ekmeğe kattığınız soğanın tadı, tuzu, anlamı olmuyor, kalmıyor. Bir mana taşımıyor.

Yerel seçimle ısınan siyaset cephesindeki hengâmenin aksine soğuk yüzünü göstermeye başlayan kışla birlikte sadece bedeni değil yüreği de üşüyen, kaderine razı, kendini kimsesiz (!) hisseden, gariban ama onur ve şerefiyle yaşamaya çalışan on binlerin; ülkemizin geleceği diye kutsadığımız çocuk ve gençlerimizi memleketine faydalı birer insan yetiştirebilme kaygısıyla verdikleri mücadelenin neresindeyiz?

Onları görebiliyor, yardım eli uzatabiliyor muyuz?

Kadim şehrimizde 40 bin civarında öğrencimizin, okullarına beslenme çantası götüremediği, yurtlarda kalan yaklaşık 11 bin üniversiteli gencimizin “doğru düzgün” kahvaltı bile yapabilecek “maddi” güçten yoksun olduğu bir ortam hangimizin içine siner?

Enkaz diye tabir ettiğimiz, şehrin markası olarak adlandırdığımız Kayserispor için ayağa kalkan şehir, bu yavrularımıza her sabah bir süt bir de simit veremez mi?

Belediyecilikte de devlette de var olan “sosyal” kavramı bunun için değil midir?

Son bir buçuk yılda kentte müthiş bir devlet-belediye dayanışması sergileme başarısını göstermiş Valimiz Sayın Gökmen Çiçek ile Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Memduh Büyükkılıç’a açık mektubumdur.

Sayın Valim;

Kısa sürede şehrimize kattığınız değerler ve insani/vicdani kişiliğinizle Kayserililerin gönlünde “kıymetli” bir yer edindiniz. Keza, iş dünyası ve hayırseverler bir işaretinizle “adeta” hayırda yarışıyor. Her ülkede olduğu/olabileceği gibi güzelim ülkemizde ve şehrimizde de fakir/fukara, gariban bir kesim var. İl Millî Eğitim Müdürlüğü aracılığıyla, okula aç gitmek zorunda kalan, beslenme çantası götüremeyen bu evlatlarımızın tespit edilip, devlet öncülüğü ve güvencesinde, hiç kimsenin onur ve haysiyeti zedelenmeden bu çocuklarımıza sahipsiz olmadıklarını gösterebilecek, güçlü devletimizin şefkatli ismisiniz.

Sayın Başkanım;

Yoğunluk ve telaşenizin gayet farkındayım. Yeni dönemde aday gösterilir ya da gösterilmezsiniz onu bilemeyiz. Çalışma ve gayretlerinizi beğeniyor, sizleri destekliyor, bir dönem daha bu şehre hizmet edecek makamda olmanızı arzu ediyoruz. Sayın Valimiz gibi sizlerin de şehrimize kattığınız değer ve hizmetleri sıralamaya kalkacak olsak satırlar uzar, gider. Bünyenizde faaliyet gösteren Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı birimi eliyle, ihtiyaç sahiplerine yapılan/yapılmaya devam eden yardımların hem takipçisi hem de şahidiyiz. Biliyoruz ki, sizlerde “diğer tüm belediye başkanları ve siyasiler gibi” geride bıraktığınız eserler ile anılacaksınız. 40 bin civarındaki yavrumuz ile 11 bin kadar gencimizin temel ve insani ihtiyaçlarını karşılayabilecek bütçeye de o bütçeye katkı sunmak için sıraya girecek hayırseverlere ulaşabilecek güce de sahipsiniz. Belki alkış almayacak ama evren var olduğu müddetçe o bir lokma simit ve sütü boğazından geçiren garibanın duasıyla birlikte sosyal belediyeciliğin ve vicdani sorumluluğun gereğini kitabın ortasından yazan bir isim olarak kalacak, anılacaksınız.

Gelin, geceleri uyutmayan, gündüzleri neşemize mani olan bu vicdani sorumluluğu üzerimizden atın; hep birlikte huzur ve aşkla hayata sarılalım.

228 kez okundu
PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×