Mahmut TURSUN

Mahmut TURSUN

Kayseri, Köşe Yazısı, mahmut tursun, Yazar

AKLIMIZA MUKAYYET OL ALLAH'IM...

Kuraklık nedeniyle topraklarını satıp kente yerleşmek zorunda kalan bir ağanın hafızalarımıza kazınmış enfes repliklerinden birisiydi…

Elinde avcunda ne varsa satıp zor güç aldığı eski model bir aracın içinde “kısık ve çekingen bir ses tonuyla” seyyar satıcılık yapmaya çalışan Züğürt Ağa’nın anonsu dün gibi kulağımızda:

Domates, domates, domates…

1985’li yılların enfes yapıtı; köyden kente göçmek zorunda kalan bir ağanın hayat hikâyesini “en yalın haliyle” gözler önüne seriyordu.

Ki, Züğürt Ağa filminde de işportacı/seyyarların zabıta ile yaşadığı kovalamacaları gülerek izlemiştik. Kentlerde; bugün olduğu gibi 80’li yıllarda da seyyar satıcılık legal bir faaliyet olmadığı için zabıtayı görünce kaçan kurtuluyor, yakalananlar ise tezgâhını, malını, “eski adıyla” Çarşı Ağalarına kaptırmış oluyordu.

Ülke ve şehir gündeminde onca sorun, konu varken, iki-üç gündür baş gündem yapılan seyyar-zabıta görüntülerinin halen tartışılıyor olması “akıl ve mantıkla” izah edilemeyeceğine göre, legal olmayan bir işi yapan birisine, “kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak müdahale eden” zabıtaların hedef tahtasına oturtulmasının sanırım sadece mizahını yapabileceğiz.

Kanun ve kurallarla sınırları çizilmiş bir konunun sadece medya değil siyasiler hatta MHP’li vekil eliyle de köpürtülmesini şaşkınlıkla takip ediyoruz.

Sosyal hukuk devletinde varsa bir adaletsizlik, kanunsuzluk yolu ve başvuru mecrası belliyken, kanun koyuculardan aldığı yetki ile görevlerini yerine getirmeye çalışan zabıtaların maruz bırakıldığı “psikolojik” durum ile illegal bir işi yapan birisinin kutsanma (!) yarışına girilmesine “akıl tutulması” demek çok da büyük haksızlık olmasa gerek.

Şöyle düşünün; emniyet güçleri kentin herhangi bir noktasında genel asayiş ve alkol kontrol uygulaması yapıyor. Kontrole takılan bir sürücü, kendisine uzatılan cihaza üflemeyi reddediyor. Emniyet güçleri o sürücüyü aracından indirmek ve sorgulamak istediğinde de sürücü, aracının aynasını kırıyor, camına tekme atıyor, polise küfrediyor –ki, o seyyarın görevi başındaki zabıtaya ettiği küfre hep birlikte dinledik- mukavemet gösteriyor. Sürücünün sıra ve kanun dışı tepkisi karşısında görevini yerine getiren, kelepçe takan ve gözaltı sürecini başlatan memurlar medya başta siyasi ve vekil aracılığıyla hedefe konuluyor!

MHP’li vekil, sosyal medya hesabından çıkıp bir paylaşım yapıyor ve “O sürücü kardeşimizin ayna masrafını karşılayacağım” diyor. CHP heyeti sürücünün evine gidip, “gak, guguk, garabet” edebiyatı yapıyor. Bir dernek çıkıp, “Sürücü kardeşimizin bir yıllık MTV vergisi ve yakıt masrafını biz karşılayacağız” açıklaması yapıyor.

Şaka gibi değil mi?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “Vatandaşlarımızın maddi ve manevi zorluklarının yanında ruhsal olarak sorun yaşadıklarını görüyoruz. Ağırlaşan problemlerin farkındayız. Hakların, sınırların ve yetkilerin açık ve net şekilde belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye yani ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de bu alanda bir boşluk hâkimdir. Ruh sağlığı yasasının bu yıl içerisinde TBMM'den çıkarılmasını temenni ediyorum. Bu konuda bir kanun teklifi hazırlayan genel başkan yardımcımızı tebrik ediyorum...” sözleri geldi aklıma.

Kanunun verdiği yetki ile görevlerini yapmaya çalışan zabıta ekiplerinin bu “gereksiz” baskı sonrasında vazifelerini layıkıyla yerine getirme noktasında nasıl bir refleks sergileyeceğini kimsenin hesap etmediği açıkken, MHP’li vekilin, seyyar satıcının zararını karşılama girişimini nasıl okumamız gerektiğini de halen anlayabilmiş değilim.

Vekilin çıkışı; illegal faaliyeti legalleştirme, “kanun önünde herkes eşittir” ilkesini delme girişimi mi yoksa ittifak ortağı belediyeye, “İşini niye doğru yapıyorsun?” hesabı sormak mı hiçbiri değilse salt popülist reklam mıdır?

Kent genelinde “illegal” seyyar satıcılık yapanlara da tavsiye ve çağrımdır:

Dayanın iki parti ve o derneğin kapısına, “Kameralarla kayda giremedik ancak bizler de mağduruz” deyip, iş isteyin, para isteyin.

396 kez okundu
PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×